3 Aralık 2016 Cumartesi

TEHLİKELİ OYUNLAR / OĞUZ ATAY

TEHLİKELİ OYUNLAR / Oğuz ATAY

Üç katlı bir gecekonduda bir araya gelen kahramanlar; başrolde Hikmet(ler),  sevgilileri Sevgi ve Bilge, Dul kadınlar; Nurhayat ve Nursel, emekli Albay Hüsamettin ve asker Hidayet ve diğer önemsiz kişiler…bir temsil ortaya koymak üzere  oyun hazırlığı yapıyorlar, hazırlanmış bir oyunu oynuyorlar. Nasıl bir oyun? Tehlikeli? Neden tehlikeli? Oynadıkları hayat! Sonunda ölüm var, hatadan dönüş diye bir şey yok. Tehlikeli Oyunlar, satranç oyunu gibi acımasız. Kitabın kapağına tiyatro masklarıyla tasarlanmış Dikkat Ölüm Tehlikesi sembolü olan kurukafa resmi konsaydı iyi giderdi, yazarın yakışıklı bir fotoğrafı bu imgeyi ne denli karşılıyor?
Başkarakter ve sevgililerin adları sembolik: Hikmet (oyun yazarı olmak isteyen okumuş varoş çocuğu,  ama kaç tane Hikmet var roman kişisi olarak? Hikmet I, Hikmet II, Hikmet III, Hikmet IV, Hikmet V, Hikmet VI, yedincisi var mıydı şimdi farkında değilim. Osmanlı saltanatına, aynı adı taşıyan sultanlar üzerinden gönderme.) bu isim sözlük anlamıyla; yaratıcı, ortaya koyucu özelliğiyle Tanrı kavramını çağrıştırıyor. Eser ortaya çıkartma aşamasında en büyük desteği Albay Hüsamettin ( O, neden ve nasıl düşmüş bu gecekonduya? Bir yerlerde anlatıyor Atay ama net anlayamadım- bu anlatım karmaşıklığı sorununa ayrıca değinmeliyiz.) düzenin koruyucusu ve kurucusu olarak karşımızda. (Özel olarak Cumhuriyetin genel olarak Türklerde devletin kuruluşuna ve koruyuculuğuna gönderme. Asker millet!) Kuruluş değilse bile kurtuluş gecekonduda başlayacak ya da toplumun kurtulması öncelikli katmanı en alttakiler onlar, çok mantıklı geldi bana: tuzu kuru olanlarla devrim yapılmaz.
Sevgi: herkesin tattığı, herkesin tatması gereken bir duygu, ( sadece dille anlaşıldığı anlaşılmasın), her işin başı sevgi. Sevgisiz eser ortaya koyamazsınız, yaratamazsınız (Tanrı da aşk uğruna yaratmamış mı evreni?), sevgisiz oyun da olmaz oynaş da. Sevgi şart.
Bilge: Ey, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar! Siz kendinizi ne sanıyorsunuz? Oyun mu oynuyorsunuz? Bilge değilsen kumda bile oynayamazsın. (Bilge yazar, oyunun, romanın içine ustaca yerleştirdiği Doğu-Batı çatışmasında bilgelik- bilginin Batı’dan geleceğine işaret ediyor. Yahut, Doğu bilgisiz olduğu için çaresiz.  Burayı yazarın ustalığına öykünerek anlatamadım, doğru.) Yazar, hayatta gerekliliği açısından sevgi-bilgi yarışında bilgiyi tutuyor, bunu belli ediyor. Bilmeden sevilmez çıkarımında bulunmak da mümkün buradan. Kahramanını ikisiyle aynı anda beraber yaşatmak istiyor ama dişilik yüklediği Sevgi ile Bilge kıskançlık krizine giriyorlar. Neden? Yoksa Sevgi ile Bilge aynı kişi de bize iki ayrı kişilik olarak mı algılatılıyor?
Tehlikeli Oyunlar, eski trajedilerde olduğu gibi hep aynı yerde geçiyor. Gerçi bir meyhane sahnesi koymuş Atay bir yere, gecekondu dışında ama onu da Hikmet’e, düşsel olarak anlattırıyor, sanırım. En çarpıcı sahneler, topluca  yenen son yemek ve final sahnesi, intihar sahnesi. Hikmet neden intihar ediyor? Harakiri mi yapıyor? Batılılar gibi yaşayamıyorsan Doğulular gibi öl. Oyunu kurmak da zor, oynamak da zor. Tehlikeli Oyunlar zor bir roman, okumak da zor. Divan edebiyatı gibi girift ve parça parça, bölük pörçük, iç içe geçmiş, birbirinden çıkan, çıktığını tamamlayan, ironik ve ince değil kaba, alaycı (ha ha haaa! nidalarının neresi ince?) bir anlatımı var. Ama okuduktan sonra zoru başarmanın verdiği keyifle bir beğeni ıslaklığı kalıyor dudaklarımızda.
Romanı okumayı bitirdim, tiyatro(oyun) üzerine iki söz aklıma geldi: 1. Dünya bir sahnedir. / Şekspir 2. Tiyatro, yoğunlaştırılmış hayattır. / Ahmet Hamdi Tanpınar
Tehlikeli Oyunlar, Oğuz Atay’ın kendini anlattığı, anlatırken aydın ıstırabıyla kavrulduğu, her okuyanın da roman kahramanlarının yerine kendini kolayca koyabileceği  ve iki tek atmadan da ne olacak bu memleketin hali? Diye diye, dizini döve döve yanabileceği bir roman. Yazar, kendisiyle oynuyor, kahramanlarını oynatıyor,  okuyucusunu oynatıyor.(Bir ara dedim ki oynatıyor muyum acaba?)  Yeni bir roman, yenilik getiren bir roman, değişik, farklı bir roman. Roman.Anlatım karmaşıklığı sorununa değinecektik ama anlaşılmayan bir şey mi kaldı? Siz de anladınızsa gerek yok değinmeye, anlaşıldı, gerek yok.
Şu alıntıları da ekşi sözlük sitesinden aldım hem romanın anlatımına örnek olur diye hem de benden başkaları ne seçmişler romandan görün diye:
kısa bir örnek vermek gerekirse:
- neden öldü?
kalpten öldü elbette.
- kalbi mi vardı?
- evet, kalbi olduğu için, 
oyunları çok ciddiye aldığı için öldü.
09.04.2002 16:40 ~ 05.07.2010 17:07
2.      herhangi bir: sence nasil bir roman bu?
set: kesinlikle tutunamayanlar'in golgesinde kalmi$, hemen her yonuyle muhte$em roman. sevgi'nin yazdiklari, piyesler ve hele o 
son yemek.
herhangi iki: aptal. o kadarini biz de anladik.
5.      oğuz atay'ın eşsiz baş yapıtı.. hikmet benol'un iç sorguları şeklinde hüsamettin albay(ım) la diyologları ve monologları şeklinde seyirtir.
-haa, haa!!! nidaları ve çevresindekileri ince alay roman boyunca devam eder...
'' bu düzmece oyun sona ermeli... kendi benliğimizi bulmalıyız. yol verip, yakarmaktan vazgeçmeliyiz. rüyalarımızı gerçekleştirmeye çalışmamalıyız, gerçekleri rüya yapmalıyız. çelişiksiz, dikensiz ve düzgün rüyalarımızı yaşamalıyız. sözümüzün eri olmalıyız: kırılacak kafaları kırmalıyız. bize acınmadığı için acımamalıyız ''
ayrıca muğlak bir muharrir olduğu söylenen mütercim arif'in durum tesbitleri de gayet hoştur. şöyle ki: '' başkalarını mühim bulmayanlar, bir gün kendilerini de mühim bulmayanlarla karşılaşacaklardır, fakat bu hakikat, oların mühim bulmamış olduklarının mühim olduğu manasına da gelmez...''

6.      "bize camasira gelen bir fatma hanim vardi, radyoda okunan mevluda aglardi. sonra annemde katilirdi aglamaya. ben onlari paylardim, sen anlamazsin derlerdi. gercekten anlamiyordum nasil agliyorlardi hicbir sey anlamadiklari halde? simdi bende soylediklerimi anlamasalar bile bana aglamalarini istiyorum insanlari aglatmanin bu kadar guc oldugunu bilmezdim. aslinda kendimi de aglatamiyordum."
7.      okurken insanin burnunu sizlatan ba$yapit. okurken aglamali mi kahkaha mi atmali bilinemiyor. cogu sahneler, diyaloglar, monologlar okuma sirasinda insanin beyninde canlaniveriyor. umarim filmi, oyunu filan yapilmaz bu kutsal eserlerin.
tutunamayanlar in ustune master yapilirsa tadindan yenmez hal alir.
8.      iletişim yayınlarında çıkan baskıda cevat çapan'nın bi önsözü yer alır ki bence sonsöz olmalı hikmet'in hikayesinin sonunu söylüyor direkt. kitabı ilk kez okuyacaklara nacizane önerim bu önsözü atlamaları olur  "ben ve benim gibi kabuslarından başka kaybedecek birşeyleri olmayan ruh proletaryası,bu dünyadaki yerini ancak büyük oyunun içinde bulabilir,,







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder