3 Aralık 2016 Cumartesi

KÜLT BİR ROMAN: KÖRLEŞME / ELİAS CANETTİ


Körleşme, Die Blendung (Kamaşma), Auto Da Fe (Yakılma Cezası), Towers Babel (Babil Kulesi)
Tasarı adı: İnsanlığın Yanılgılar Komedisi (Balzac’ın İnsanlık Komedisi’nden ilhamla) 8 cilt tasarlanmış ama sadece 1 ciltte kalmış.
KÖRLEŞME

1981 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Elias Canetti’nin tek romanı Körleşme’yi okudum. Kitabın başında çevirmenin anlattığına göre bu eserin Türkçe’ye çevrilmesini  Oğuz ATAY ısrarla istemiş. Okuma bitince ısrarının nedenini bir nebze olsun anlayabildim: Tutunamayanlar’ın zor okunduğuna dair şikâyetlerin önünü kesmek için Atay, Tutanamayanlar mı zor okunuyor, bir de Körleşme’yi okuyun da göreyim sizi, demek istemiş olsa gerek! Gerçekten öylesine zor okunan bir kitap Körleşme. Öyle bölümleri var ki üç saatte on sayfa dahi okuyamıyorsun. Kitabı tamamen okumadan da geçmiş bölümleri değerlendiremedim, anlayamadım.  Canetti, aslında 8 kitaplık nehir roman  dizisi tasarlamış ancak ilk kitaptan sonrası gelmemiş. Okuyucuyu şaşırtan bir bilgelik taşıyor romandan: Felsefe, tasavvuf, Dünya’nın bin türlü hali, Adem peygamberden gelecek zamanlarda olacak olaylara dair bir sürü teferruat. İnsanın nasıl yaratıldığına dair mukaddes kıssaların yanı sıra Konfiçyüs, Platon, Aristoteles Sanki bütün zamanların üstüne çıkmış Canetti, Hızır’la mı konuşmuş Musa’ya mı danışmış? Hele yirmili yaşlarda bir genç iken bu denli malumatı edinmesi akılla mantıkla açıklanır gibi değil. Gerisinin gelmeyişi beni aslında kötü kötü düşünmeye sevk etmedi değil. Bu romanı bir din ulusu, bir filozof bir allame ile yazmış adam da ölünce arkası gelmemiş. Bu benimkisi dediğim gibi sadece kötü bir düşünce, yayılmasın aman.
Yazdın mı Canetti gibi bir yazacaksın pir yazacaksın. Bu kitap, bundan sonra okuyacağım bütün
kitaplarla karşılaştırabileceğim tek kitap olarak gözümde büyüdükçe büyüyor.
Gelelim kitabın biçim ve muhtevasına.  Kitabın ve başkişisinin adı üzerindeki söylentileri başta söylemek lazım.  Kitabın ilk adı Kant Ateşi Yakalıyor, Kien de Kant imiş.Eserin Almanca adı Die Blendung, Kamaşma demek; İngilizce çevirisine Auto De Fa ( Ateşte Yakarak İdam Cezası), Amerika çevirisine konulan ad, Towers babel (Babil Kulesi)dir. Tamamı 565 sayfalık tuğla kalınlığındaki roman 3 ana bölümden oluşuyor:
1)      Dünyasız Bir Kafa 
(Her biri ayrı başlıkla adlandırılmış 14 alt bölümden  oluşan 200 sayfalık bu bölümde başkişi Prof. Kien’i tanıyoruz. 40 yaşlarında, çok uzun boylu, çok zayıf (yemek yemeyi  zaman kaybı olarak görüyor) bir fiziği olan Sinolog Kien, kütüphanesindeki 25 bin kitaba insanlardan daha çok değer veriyor,  bütün hayatı bu kitaplar ve Çin kültürü ve edebiyatı . Kendini toplumdan tamamen soyutlayan Kien’in , kadınlarla ilişkisi ise yok sayma hatta düşmanlık düzeyinde.  Ama , kitaplarının, temizliği ve günlük diğer işlerin yapılması için gazete ilanıyla kadın hizmetli arıyor. Ve tabi belasını da buluyor. Paragöz ve cahil bir kadın olan Theresa, Kien’in hizmetinde 8 yıl çalıştıktan sonra onun güvenini kazanıyor ve ikisi evleniyor. Kadın Kien’e dünyayı  dar ediyor. Onu evden kovuyor. Kendisi de alışveriş yapmak istediği mobilyacı ile yatıyor. Bu bölümde Theresa’nın mavi beyaz eteği sık vurgulanıyor renklerin özel bir anlamı var mı çıkartamadım. Çevirmenin tabiriyle Prof. Kien, aymaz aydın tipinin örneğidir.  Bilim dünyayı, insanları umursamadığında bir işe yaramıyor.
Canetti Körleşme ’de sembolik olarak medeniyetin yıkımını simgeleyen kitapların  yakılması motifini işler.  1933 yılında Nazi gençleri 34 Alman kentinde geceleri ellerinde meşalelerle,  "Alman ruhuna aykırı" olduğu düşünülen  25,000 dolayında kitap  yakmışlardır.  Körleşme  aynı zamanda 1933 yılında iktidara gelen Hitler'in Yahudi yazarlara karşı giriştiği akıl almaz saldırılarına karşı bir tepkidir.
Çoğu edebiyat eleştirmeni Körleşme ’yi, Alman edebiyatında modernizmin sonu, postmodernizmin başlangıcı olarak görmektedir.Körleşme ’de ne tanrısal, ne yazar, ne şahit bakış açısı vardır. Kitap her kişinin kendi açısından olayları yorumladığı çoklu bakış açısına sahiptir.
“Dünyada kirli kitaplar kadar hiçbir şeyden nefret etmezdi Kien.” S.20
“Sonra bu insanlar yalnız midelerini değil gövdelerinin bütününü tanrıları kılmışlardı” s.22
“Bir kitapçı bir kraldı ama kraldan hiçbir zaman kitapçı olamazdı.” S.23
Kişi öteki insanlardan uzaklaştığı oranda hakikate yaklaşır.” S.25
Kim sövgüyle yüz yüze gelir de buna karşın dilini dizginleyebilirdi.” S.27
“İsa’dan önce 3. Yy.da yaşamış olan İskenderiyeli kitaplık yöneticisi Erathosthenes’i hatırladı. .. Kitaplarından ayrılmak zorunda kalışını yeterince körlük saydı.” S.34
“İnsanların kurban edildiği bilmediği bir şey değildi ama kitaplar! Olacak şey miydi kitap kurban etmek?” s.54
“İnsanlar kitaplara dönüştüler.” S.55
“Romanlar sayesinde insan kendini her türlü insanla özdeşleştirmeyi öğreniyor.” S.57
“Hata işlemek ve bunu düzeltmek için çaba harcamaktan kaçınmak  asıl yanlış davranış budur. Yanlş bir iş yapmışsan onu düzeltmekten hiçbir zaman utanmamalısın.” S.63
“Nazik konuları açıklamanın en iyi yolu şiire başvrmaktı. Şiirler her duruma uyar.” S.74
“Aşkın yolu yalnızca mideden değil fakat eşyalardan özellikle yatak odalarından yataklardan geçer.” S.107
“İsa’nın doğumundan 213 yıl önc kendisine kutsal yüce gibi ünvanları yakıştırmak cüretini göstermiş bir zalim despotun Çin İmparatoru Shi-Hoang-Ti’nin buyruğu ile ülkede ne kadar kitap varsa yakıldı.” S.12
“Bazen bilgisizliğin bataklığı kitapları ve bilge kişileri de boğar.” S.122
İnsan her zaman kendisini kitleden ve onu oluşturanlardan korumasını bilmelidir.” S.123
“Yüzdeki ifade her şeyin aynasıdır. S142
“Gerçek aşk hiç bir zaman yatışmak nedir bilmez ve daha eskileri tümüyle ortadan kalkmamışken yeni dertlere kaynaklık eder.” S.164
“Dünya üzerindeki  tüm mutsuzluklar yeterince gelecekte yaşayamamaktan kaynaklanıyordu.” S.206
“Evet, duyularımız bulunmasaydı eğer o zaman şimdiki zamana da dayanılabilirdi.” S.206
“Geleceğin Tanrı’sı olan geçmişe dua etti.” S.207
“ (Therese) Onu öldürmeye geliyordu. K ien zamanda saklanacak yer aradı. Tarih boyunca bir yüz yıl aşağı bir yüz yıl yukarı koşuşturmaya başladı.  S.208
2.İkinci bölümün adı: Kafasız Bir Dünya
Bu bölüm 10 ayrı başlıklı alt bölümden oluşuyor, 230 sayfa
İkinci bölümde çarpıcı mekan olarak Cennetin Yıldızları adlı batakhane ve yeni kişiler, Fischerle (Fişercik), karısı, Dörtler (Lağımcı, Kör, Gezgin Satıcı, Cüce), kaba bir polis eskisi kapıcı Benedikt Pfaff. Bu cahil insanların tek yaşama ülküsü vardır : çıkar. Bütün çatışmalar çıkarların çatışmasıdır. Bilim, bu insanlar için çok kıymetsizdir aşk diye bir şey zaten yoktur.

Prof. Kien, karısı Therese tarafından evden atılınca kendini  Cennetin Yıldızları adlı bir barda buluyor.
Cennetin Yıldızlarının başkişisi Dünya satranç şampiyonu olmak isteyen Kambur Fischerle, Prof. Kien’in sığınağı oluyor, onu sömürüyor, parasını alıyor. Kambur vahşi kapitalizmi, Therese pasif faşizmi, Benedikt Pfaff devlet faşizmini anlatıyor.
Bu bölümde bana ilginç gelen kurum ve olay Kamusal Rehin Sandığı ve Threserium yangını.
Çok hareketli iç içe birbiriyle ilgili ilgisiz birçok olayın anlatıldığı bu bölümde yazar gözümüzde ustaca kötüleştirdiği kahramanlarını giyotine gönderiyor. Çıkarcı kambur Cüce Fischerle ve Azgın obur Theresa ölüyor.
Başkalaɾını bilmek bilgeliktiɾ, kendinizi bilmek ise aydınlanmadıɾ. / Lao Tzu
“Akıllıların yapmaktan korktukları işlere aptallar saldırırdı.” S.247
“İnsan kendisi için anlam taşıyan şeyleri düşler.” S.250
“Ancak ve ancak yürekli insanlar dünya şampiyonu olmaya layıktır. Bir de kalkmışlar Yahudilerin yürekli olmadıklarını söylüyorlar, hayret doğrusu.” S.253
“Yahudi, cezasını da kendisiyle birlikte taşıyan bir suçlu insan türüydü.” S.307
“Öğrenmek kesintisiz bir bağlılık gerektiriyor.” S.333
“Erkek kıtlığı var erkek, savaş yüzünden. S.358
“Eleştirel yapıdaki insanların özgün yanı bir kez seçtikleri yoldan sapmamak için gösterdikleri dirençte belirginleşir. Bir saattir gördüğüm hayal ile o denli yoğun o denli başka her şeyi dışlarcasına uğraştım ki şimdi kendimi bu hayalden kurtaramıyorum. S.374
“Avukatlar aslında birer canidir, hepsi yalan söyler. Oysa ben hakikat için yaşıyorum. Şu anda karşımda bulunan hakikatın ise bir yalan olduğunu biliyorum.” S.374
“İnsanlık,  bilimsel olmamanın acısını çekiyordu.”s.377
“Bellek, bilimsel kesinliğin koşuluydu.”. s.377
“Öldürme olaylarından sevinç duymayan insan var mıdır?”s.386
“Şıklık yaşamın tadı tuzu demekti…Çokları maymuna benziyordu kravat taktıklarında.” S.386
“Bir eylemin nedenlerini o eylemi gerçekleştirenlerden daha iyi kim bilebilir? S.387
“Eski zamanlardan bu yana  insanlar hortlakları iskelet biçiminde tasarımlarlar. Bu bakış açısında bir derinlik ve büyüklük gizlidir. … (Hortlakta) insan aynı zamanda iki şeyi birden anımsamışolur: bir zamanlarki biçimiyle canlıyı ve şimdili görünüşüyle ölüyü… Dipdiri bir insanı iskelet diye nitelendirdiğimiz zaman ise anlatmak istediğimiz onun ölüme yakın olduğudur.” ” S.389-390
“Halk şakadan anlamaz öcü korkunç olur.s.390
“İnsanlar çalmaktan başka bir şey düşünmüyorlardı, kafalarını dolduran tek düşünce çalmaktı ve her biri birkaç kuruşu gizleyebildiği için bu alanda kendini büyük bir sanatçı olarak görüyordu.”s.409
“İnsanı kendi düşüncelerinin doğruluğuna en iyi  inandıran araç yine kendi alkışlarıdır.”s.415
Üçüncü bölüm KAFADAKİ DÜNYA’da kitabın başında bir ara adı geçen  George Kien kardeş Kien sahneye çıkıyor. Başına gelenlerden ötürü kafayı yiyen Peter Kien, yardıma Paris’te akıl hastanesi yöneticisi olan tıp doktoru kardeşini çağırıyor. Kardeş Kien, roman kişileri içinde sosyal insanın tek örneği. Önceden Jinekolog sonradan Psikiyatr olan Georg Kien, çalıştığı hastanenin başhekiminin karısını ayartır, bir bankerin kardeşi Goril ile işlerini yürütür. Bu bölümde Canetti daha sonra ünleneceği Kitle ve İktidar çalışmasının ipuçlarını veriri Dr. Geroge kitleyi ve onu yöneten gücü iktidarı keşfeder ve oyunun kurallarına uyarak dümenini yürütür. Bu bölümde, kardeş Kien’in psikiyatr çözümlemelerini destanlarla , felsefeyle, Batı ve Doğu mistisizmiyle açıklamaya çalışması vd. konular… okuyucuyu bilgi bombardımanı ile alabora ediyor. Aynı anafora Peter Kien de katılıyor, kafasındaki dünya kendine ağır geliyor, o dünyayı yakıyor, öyle rahatlıyor.
Kitabın, en çarpıcı ve özgün anlatımına örnek olmak üzere şu metinler beni çok etkiledi:
“Bir ürperti Kien’in iskeletinin her yanını kapladı. Nereye gitmeliydi? Görmüştü Therese onu! Geliyordu! Onu öldürmeye geliyordu! Kien, zamanda saklanacak yer aradı. Tarih boyunca bir yüzyıl aşağı bir yüzyıl yukarı koşuşturmaya başladı. En güçlü kaleler bile toplar karşısında emin yerler olmaktan uzaktı. Ya şövalyeler? Saçma – İngilizlerin tüfekleri , zırhları ve kafataslarını parçalayıveriyordu. İsviçreliler, Marigno’da çok ağır bir yenilgiye uğruyorlardı. Paralı askerler – paralı askerlerle karşılaşmaktan kesinlikle kaçınılmalıydı – bir bağnazlar ordusu geliyordu. –Gustav Adolf – Cromwell – herkesi kılıçtan geçireceklerdi. Yeniçağdan ve ortaçağdan gerilere kaçmalıydı – antik çağda bir ordunun saflarına katılmak – ama Romalılar, yarıyorlardı bu safları – Hindistan’dan getirilen filler vardı – sonra ucu alevli oklar – herkes kaçıyordu – nereye  - bir gemiye – Rum ateşi – Amerika’ya – Meksika’ya- kurban diye insanlar konuyordu sunaklara – herkesi kesiyorlardı – Çin- Moğollar – kafataslarından oluşma piramitler: Kien, tarih dağarcığını yarım saniyede tüketivermişti. Kurtuluş hiçbir yerde yoktu; her şey yıkımdı; insan nereye saklanırsa saklansın düşmanlar bulup çıkarıyorlardı; hayranlık duyulan uygarlıklar, haydutların boş kafalı barbarların eliyle iskambil kağıtlarından yapılma evler gibi yıkılıveriyordu.” S.208   
Ürperti, bir insanın ölümünden  değil; söz konusu olan insanlığın ölümü!
Bir dehşet sahnesi daha: “…Yüzüne bir  gaz maskesi tak. Acının engin denizlerinde yüzen kocaman bir göz. Burguyu andıran tek bir delik. Yazık. Değiştir maskeyi. Nasıl kullanılacağını oku. Gözler arasında yumruk yumruğa bir kavga. İkisi de okumak istiyor. Burada kumanda eden kim? Biri göz kapaklarını bastırıyor. Ceza olarak kapattırıyorum sizi. Koyu karanlık. Gecenin ortasında vahşi kediler. Hayvanlar da düş görür. Aristoteles her şeyi biliyordu. Dünya’nın ilk kitaplığı. Bir hayvanbilim koleksiyonu. Zerdüşt’ün ateşe olan tutkusu. Yalnızca ülkesinde saygı görmüştü Zerdüşt.  Kötü bir peygamber. Prometheus ise bir şeytandı. Kartal yalnızca ciğerini yemişti. Ateşini de yeseydi ya!     …  Yanıt istiyorum! - bırakın geçeyim! – size yolu açacağım! – mavi – etek – gökyüzüne yükselen sert bir kaya – Samanyolu üzerinden – Sirius – bekçi köpekleri – graniti ısıralım! Kırılmış dişler kanlı ağızlar.” S.466
Tanrım aklıma mukayyet ol, Aristoteles’in bildiği ‘her şey’ neydi?
Okuma biteli hayli zaman oldu, içimde bir kuşku kendiliğinden büyüyor: Bundan sonra okuyacağım her kitabı her halde bu kitapla karşılaştıracağım.
Körleşme, bir aydın ıstırabıdır.
“Bir kadın en soylu erkeklerin bile arasını açabilir.” S.462
 “Ne yapmışlardı kadınlar tarihte? Çocuk doğurmuşlar, entrikalar düzenlemişlerdi o kadar!”s.467
“Bilim bizi hurafe ve boş inançlardan kurtardı, bilim her zaman aynı adları kullanır daha çok Latince ve Yunanca yeğler, böylece de gerçek nesneleri gösterir.” S. 469
“Kuşku her gerçek bilginin kaynağını oluşturur.” S.475
“İnsanoğlu korkaktır. Bir karar verme zorunluluğuyla karşılaştığında on kez pazarlığa girmeyi yeğler, işin üstesinden yalanla gelebilmeyi umar. İşte bu nedenden ötürü günümüze değin salt düş ürünü bir rengin varlığına Tanrı’nın varlığından çok daha fazla inanıldı.” S476
“ Kendisinden önceki yazarlar gibi anlatabilen, onların yasal halefi sayılırdı. Böyle bir yazarın görevi, yaşamın insana acı veren, batan sivri çokyönlülüğünü bir kağıdın dümdüz yüzeyine geçirebilmek, böylece de çabuk ve zevkli biçimde okunulup geçilmesini sağlamaktı. Tatlı bir okşamayı andıran okuma kadınlar ve kadın doktorları için aşkın bir okuma türüydü.  … Roman yazınının tümü, kibarlığı öğreten bir ders kitabı sayılabilirdi.” S.485
“İnsanlar bir kafanın içinde ne denli görkemli bir evrenin saklı olabileceğini kestiremiyorlar.” S.492
“Bizler nasırlaşmış akıllarımızın üstünde cimrilerin paralarının üstüne oturmaları gibi oturuyoruz. Bizim düşündüğümüz anlamda akıl bir yanlış anlamadan başka bir şey değil.”s.494
“Kitle yaşına karşın dünyanın en genç hayvanı en öz yaratığı ereği ve geleceğidir. Onun üzerine hiçbir bilgimiz yok.”s.500
“Bir gün gelecek kitle artık parçalanmaz olacak, belki önce bir ülkede başlayacak bu gelişme sonra orayı çıkış noktası yapıp çevresinde ne varsa yutarak ilerleyecek…”s.501
“Otuz yıla değin bir Dünya Cumhuriyeti kurulması olasılığı uzak değil.” S.504
“Kibarlık ikinci bir deri gibiydi üstünde.” S.504
“ben tüm hayvanların en acımasız ve en çirkini olan örümceği kadınlığın simgesi sayıyorum.”s.528
“Gerçek büyük düşünürler, kadının değersiz bir yaratık olduğuna inanmışlardır.” S.528
“Aşk bir cüzamdır, tek hücrelilerden başlayarak kalıtım yoluyla geçen bir hastalıktır.” S.542
“Her kadın lükse duyduğu aşk uğruna yaşar ve ölür.”s.544

“Çocuklar bir bilmece demetidir, hem kendileri hem de çevrelerindeki her şey.” S.548

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder