Körleşme, Die Blendung (Kamaşma), Auto Da Fe (Yakılma
Cezası), Towers Babel (Babil Kulesi)
Tasarı adı: İnsanlığın Yanılgılar Komedisi (Balzac’ın
İnsanlık Komedisi’nden ilhamla) 8 cilt tasarlanmış ama sadece 1 ciltte kalmış.
KÖRLEŞME
1981 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Elias Canetti’nin tek
romanı Körleşme’yi okudum. Kitabın başında çevirmenin anlattığına göre bu eserin
Türkçe’ye çevrilmesini Oğuz ATAY ısrarla
istemiş. Okuma bitince ısrarının nedenini bir nebze olsun anlayabildim: Tutunamayanlar’ın
zor okunduğuna dair şikâyetlerin önünü kesmek için Atay, Tutanamayanlar mı zor
okunuyor, bir de Körleşme’yi okuyun da göreyim sizi, demek istemiş olsa gerek!
Gerçekten öylesine zor okunan bir kitap Körleşme. Öyle bölümleri var ki üç
saatte on sayfa dahi okuyamıyorsun. Kitabı tamamen okumadan da geçmiş bölümleri
değerlendiremedim, anlayamadım. Canetti,
aslında 8 kitaplık nehir roman dizisi
tasarlamış ancak ilk kitaptan sonrası gelmemiş. Okuyucuyu şaşırtan bir bilgelik
taşıyor romandan: Felsefe, tasavvuf, Dünya’nın bin türlü hali, Adem
peygamberden gelecek zamanlarda olacak olaylara dair bir sürü teferruat.
İnsanın nasıl yaratıldığına dair mukaddes kıssaların yanı sıra Konfiçyüs,
Platon, Aristoteles Sanki bütün zamanların üstüne çıkmış Canetti, Hızır’la mı
konuşmuş Musa’ya mı danışmış? Hele yirmili yaşlarda bir genç iken bu denli
malumatı edinmesi akılla mantıkla açıklanır gibi değil. Gerisinin gelmeyişi
beni aslında kötü kötü düşünmeye sevk etmedi değil. Bu romanı bir din ulusu,
bir filozof bir allame ile yazmış adam da ölünce arkası gelmemiş. Bu benimkisi
dediğim gibi sadece kötü bir düşünce, yayılmasın aman.
Yazdın mı Canetti gibi bir yazacaksın pir yazacaksın. Bu kitap, bundan sonra okuyacağım bütün
kitaplarla karşılaştırabileceğim tek kitap olarak gözümde büyüdükçe büyüyor.
Yazdın mı Canetti gibi bir yazacaksın pir yazacaksın. Bu kitap, bundan sonra okuyacağım bütün
kitaplarla karşılaştırabileceğim tek kitap olarak gözümde büyüdükçe büyüyor.
Gelelim kitabın biçim ve muhtevasına. Kitabın ve başkişisinin adı üzerindeki
söylentileri başta söylemek lazım. Kitabın ilk adı Kant Ateşi Yakalıyor, Kien de
Kant imiş.Eserin Almanca adı Die Blendung, Kamaşma demek; İngilizce çevirisine
Auto De Fa ( Ateşte Yakarak İdam Cezası), Amerika çevirisine konulan ad, Towers
babel (Babil Kulesi)dir. Tamamı 565 sayfalık tuğla kalınlığındaki roman 3 ana
bölümden oluşuyor:
1)
Dünyasız
Bir Kafa
(Her biri ayrı başlıkla adlandırılmış 14 alt
bölümden oluşan 200 sayfalık bu bölümde
başkişi Prof. Kien’i tanıyoruz. 40 yaşlarında, çok uzun boylu, çok zayıf (yemek
yemeyi zaman kaybı olarak görüyor) bir
fiziği olan Sinolog Kien, kütüphanesindeki 25 bin kitaba insanlardan daha çok
değer veriyor, bütün hayatı bu kitaplar
ve Çin kültürü ve edebiyatı . Kendini toplumdan tamamen soyutlayan Kien’in , kadınlarla
ilişkisi ise yok sayma hatta düşmanlık düzeyinde. Ama , kitaplarının, temizliği ve günlük diğer
işlerin yapılması için gazete ilanıyla kadın hizmetli arıyor. Ve tabi belasını
da buluyor. Paragöz ve cahil bir kadın olan Theresa, Kien’in hizmetinde 8 yıl
çalıştıktan sonra onun güvenini kazanıyor ve ikisi evleniyor. Kadın Kien’e
dünyayı dar ediyor. Onu evden kovuyor.
Kendisi de alışveriş yapmak istediği mobilyacı ile yatıyor. Bu bölümde
Theresa’nın mavi beyaz eteği sık vurgulanıyor renklerin özel bir anlamı var mı
çıkartamadım. Çevirmenin tabiriyle Prof. Kien, aymaz aydın tipinin örneğidir. Bilim dünyayı, insanları umursamadığında bir
işe yaramıyor.
Canetti Körleşme ’de
sembolik olarak medeniyetin yıkımını simgeleyen kitapların yakılması
motifini işler. 1933 yılında Nazi gençleri 34 Alman kentinde geceleri
ellerinde meşalelerle, "Alman ruhuna aykırı" olduğu
düşünülen 25,000 dolayında kitap yakmışlardır. Körleşme
aynı zamanda 1933 yılında iktidara gelen Hitler'in Yahudi yazarlara karşı
giriştiği akıl almaz saldırılarına karşı bir tepkidir.
Çoğu edebiyat eleştirmeni Körleşme ’yi,
Alman edebiyatında modernizmin sonu, postmodernizmin başlangıcı olarak
görmektedir.Körleşme ’de ne tanrısal, ne yazar, ne şahit bakış
açısı vardır. Kitap her kişinin kendi açısından olayları yorumladığı çoklu
bakış açısına sahiptir.
“Dünyada kirli kitaplar kadar hiçbir şeyden nefret etmezdi
Kien.” S.20
“Sonra bu insanlar yalnız midelerini değil gövdelerinin
bütününü tanrıları kılmışlardı” s.22
“Bir kitapçı bir kraldı ama kraldan hiçbir zaman kitapçı
olamazdı.” S.23
Kişi öteki insanlardan uzaklaştığı oranda hakikate
yaklaşır.” S.25
Kim sövgüyle yüz yüze gelir de buna karşın dilini
dizginleyebilirdi.” S.27
“İsa’dan önce 3. Yy.da yaşamış olan İskenderiyeli kitaplık
yöneticisi Erathosthenes’i hatırladı. .. Kitaplarından ayrılmak zorunda kalışını
yeterince körlük saydı.” S.34
“İnsanların kurban edildiği bilmediği bir şey değildi ama
kitaplar! Olacak şey miydi kitap kurban etmek?” s.54
“İnsanlar kitaplara dönüştüler.” S.55
“Romanlar sayesinde insan kendini her türlü insanla
özdeşleştirmeyi öğreniyor.” S.57
“Hata işlemek ve bunu düzeltmek için çaba harcamaktan
kaçınmak asıl yanlış davranış budur.
Yanlş bir iş yapmışsan onu düzeltmekten hiçbir zaman utanmamalısın.” S.63
“Nazik konuları açıklamanın en iyi yolu şiire başvrmaktı.
Şiirler her duruma uyar.” S.74
“Aşkın yolu yalnızca mideden değil fakat eşyalardan
özellikle yatak odalarından yataklardan geçer.” S.107
“İsa’nın doğumundan 213 yıl önc kendisine kutsal yüce gibi
ünvanları yakıştırmak cüretini göstermiş bir zalim despotun Çin İmparatoru Shi-Hoang-Ti’nin
buyruğu ile ülkede ne kadar kitap varsa yakıldı.” S.12
“Bazen bilgisizliğin bataklığı kitapları ve bilge kişileri
de boğar.” S.122
İnsan her zaman kendisini kitleden ve onu oluşturanlardan
korumasını bilmelidir.” S.123
“Yüzdeki ifade her şeyin aynasıdır. S142
“Gerçek aşk hiç bir zaman yatışmak nedir bilmez ve daha
eskileri tümüyle ortadan kalkmamışken yeni dertlere kaynaklık eder.” S.164
“Dünya üzerindeki tüm
mutsuzluklar yeterince gelecekte yaşayamamaktan kaynaklanıyordu.” S.206
“Evet, duyularımız bulunmasaydı eğer o zaman şimdiki zamana
da dayanılabilirdi.” S.206
“Geleceğin Tanrı’sı olan geçmişe dua etti.” S.207
“ (Therese) Onu öldürmeye geliyordu. K ien zamanda
saklanacak yer aradı. Tarih boyunca bir yüz yıl aşağı bir yüz yıl yukarı koşuşturmaya
başladı. S.208
2.İkinci bölümün adı:
Kafasız Bir Dünya
Bu bölüm 10 ayrı başlıklı alt bölümden oluşuyor, 230 sayfa
İkinci bölümde çarpıcı mekan olarak Cennetin
Yıldızları adlı batakhane ve yeni kişiler, Fischerle (Fişercik), karısı, Dörtler
(Lağımcı, Kör, Gezgin Satıcı, Cüce), kaba bir polis eskisi kapıcı Benedikt
Pfaff. Bu cahil insanların tek yaşama ülküsü vardır : çıkar. Bütün çatışmalar
çıkarların çatışmasıdır. Bilim, bu insanlar için çok kıymetsizdir aşk diye bir
şey zaten yoktur.
Prof. Kien, karısı Therese tarafından evden atılınca kendini
Cennetin Yıldızları adlı bir barda
buluyor.
Cennetin Yıldızlarının başkişisi Dünya satranç şampiyonu
olmak isteyen Kambur Fischerle, Prof. Kien’in sığınağı oluyor, onu sömürüyor,
parasını alıyor. Kambur vahşi kapitalizmi, Therese pasif faşizmi, Benedikt
Pfaff devlet faşizmini anlatıyor.
Bu bölümde bana ilginç gelen kurum ve olay Kamusal Rehin
Sandığı ve Threserium yangını.
Çok hareketli iç içe birbiriyle ilgili ilgisiz birçok olayın
anlatıldığı bu bölümde yazar gözümüzde ustaca kötüleştirdiği kahramanlarını
giyotine gönderiyor. Çıkarcı kambur Cüce Fischerle ve Azgın obur Theresa
ölüyor.
Başkalaɾını
bilmek bilgeliktiɾ, kendinizi bilmek ise aydınlanmadıɾ. / Lao Tzu
“Akıllıların
yapmaktan korktukları işlere aptallar saldırırdı.” S.247
“İnsan kendisi
için anlam taşıyan şeyleri düşler.” S.250
“Ancak ve ancak
yürekli insanlar dünya şampiyonu olmaya layıktır. Bir de kalkmışlar Yahudilerin
yürekli olmadıklarını söylüyorlar, hayret doğrusu.” S.253
“Yahudi, cezasını
da kendisiyle birlikte taşıyan bir suçlu insan türüydü.” S.307
“Öğrenmek
kesintisiz bir bağlılık gerektiriyor.” S.333
“Erkek kıtlığı
var erkek, savaş yüzünden. S.358
“Eleştirel
yapıdaki insanların özgün yanı bir kez seçtikleri yoldan sapmamak için gösterdikleri
dirençte belirginleşir. Bir saattir gördüğüm hayal ile o denli yoğun o denli
başka her şeyi dışlarcasına uğraştım ki şimdi kendimi bu hayalden
kurtaramıyorum. S.374
“Avukatlar
aslında birer canidir, hepsi yalan söyler. Oysa ben hakikat için yaşıyorum. Şu
anda karşımda bulunan hakikatın ise bir yalan olduğunu biliyorum.” S.374
“İnsanlık, bilimsel olmamanın acısını çekiyordu.”s.377
“Bellek, bilimsel
kesinliğin koşuluydu.”. s.377
“Öldürme
olaylarından sevinç duymayan insan var mıdır?”s.386
“Şıklık yaşamın
tadı tuzu demekti…Çokları maymuna benziyordu kravat taktıklarında.” S.386
“Bir eylemin
nedenlerini o eylemi gerçekleştirenlerden daha iyi kim bilebilir? S.387
“Eski zamanlardan
bu yana insanlar hortlakları iskelet
biçiminde tasarımlarlar. Bu bakış açısında bir derinlik ve büyüklük gizlidir. …
(Hortlakta) insan aynı zamanda iki şeyi birden anımsamışolur: bir zamanlarki
biçimiyle canlıyı ve şimdili görünüşüyle ölüyü… Dipdiri bir insanı iskelet diye
nitelendirdiğimiz zaman ise anlatmak istediğimiz onun ölüme yakın olduğudur.” ”
S.389-390
“Halk şakadan
anlamaz öcü korkunç olur.s.390
“İnsanlar
çalmaktan başka bir şey düşünmüyorlardı, kafalarını dolduran tek düşünce
çalmaktı ve her biri birkaç kuruşu gizleyebildiği için bu alanda kendini büyük
bir sanatçı olarak görüyordu.”s.409
“İnsanı kendi
düşüncelerinin doğruluğuna en iyi
inandıran araç yine kendi alkışlarıdır.”s.415
Üçüncü
bölüm KAFADAKİ DÜNYA’da kitabın başında bir ara adı geçen
George Kien kardeş Kien sahneye çıkıyor. Başına gelenlerden ötürü kafayı
yiyen Peter Kien, yardıma Paris’te akıl hastanesi yöneticisi olan tıp doktoru
kardeşini çağırıyor. Kardeş Kien, roman kişileri içinde sosyal insanın tek
örneği. Önceden Jinekolog sonradan Psikiyatr olan Georg Kien, çalıştığı
hastanenin başhekiminin karısını ayartır, bir bankerin kardeşi Goril ile
işlerini yürütür. Bu bölümde Canetti daha sonra ünleneceği Kitle ve İktidar
çalışmasının ipuçlarını veriri Dr. Geroge kitleyi ve onu yöneten gücü iktidarı
keşfeder ve oyunun kurallarına uyarak dümenini yürütür. Bu bölümde, kardeş
Kien’in psikiyatr çözümlemelerini destanlarla , felsefeyle, Batı ve Doğu
mistisizmiyle açıklamaya çalışması vd. konular… okuyucuyu bilgi bombardımanı
ile alabora ediyor. Aynı anafora Peter Kien de katılıyor, kafasındaki dünya
kendine ağır geliyor, o dünyayı yakıyor, öyle rahatlıyor.
Kitabın, en
çarpıcı ve özgün anlatımına örnek olmak üzere şu metinler beni çok etkiledi:
“Bir ürperti
Kien’in iskeletinin her yanını kapladı. Nereye gitmeliydi? Görmüştü Therese
onu! Geliyordu! Onu öldürmeye geliyordu! Kien, zamanda saklanacak yer aradı.
Tarih boyunca bir yüzyıl aşağı bir yüzyıl yukarı koşuşturmaya başladı. En güçlü
kaleler bile toplar karşısında emin yerler olmaktan uzaktı. Ya şövalyeler?
Saçma – İngilizlerin tüfekleri , zırhları ve kafataslarını parçalayıveriyordu.
İsviçreliler, Marigno’da çok ağır bir yenilgiye uğruyorlardı. Paralı askerler –
paralı askerlerle karşılaşmaktan kesinlikle kaçınılmalıydı – bir bağnazlar
ordusu geliyordu. –Gustav Adolf – Cromwell – herkesi kılıçtan geçireceklerdi.
Yeniçağdan ve ortaçağdan gerilere kaçmalıydı – antik çağda bir ordunun
saflarına katılmak – ama Romalılar, yarıyorlardı bu safları – Hindistan’dan
getirilen filler vardı – sonra ucu alevli oklar – herkes kaçıyordu –
nereye - bir gemiye – Rum ateşi –
Amerika’ya – Meksika’ya- kurban diye insanlar konuyordu sunaklara – herkesi
kesiyorlardı – Çin- Moğollar – kafataslarından oluşma piramitler: Kien, tarih
dağarcığını yarım saniyede tüketivermişti. Kurtuluş hiçbir yerde yoktu; her şey
yıkımdı; insan nereye saklanırsa saklansın düşmanlar bulup çıkarıyorlardı;
hayranlık duyulan uygarlıklar, haydutların boş kafalı barbarların eliyle
iskambil kağıtlarından yapılma evler gibi yıkılıveriyordu.” S.208
Ürperti, bir insanın
ölümünden değil; söz konusu olan insanlığın
ölümü!
Bir dehşet
sahnesi daha: “…Yüzüne bir gaz maskesi
tak. Acının engin denizlerinde yüzen kocaman bir göz. Burguyu andıran tek bir
delik. Yazık. Değiştir maskeyi. Nasıl kullanılacağını oku. Gözler arasında
yumruk yumruğa bir kavga. İkisi de okumak istiyor. Burada kumanda eden kim?
Biri göz kapaklarını bastırıyor. Ceza olarak kapattırıyorum sizi. Koyu
karanlık. Gecenin ortasında vahşi kediler. Hayvanlar da düş görür. Aristoteles
her şeyi biliyordu. Dünya’nın ilk kitaplığı. Bir hayvanbilim koleksiyonu.
Zerdüşt’ün ateşe olan tutkusu. Yalnızca ülkesinde saygı görmüştü Zerdüşt. Kötü bir peygamber. Prometheus ise bir şeytandı.
Kartal yalnızca ciğerini yemişti. Ateşini de yeseydi ya! …
Yanıt istiyorum! - bırakın geçeyim! – size yolu açacağım! – mavi – etek
– gökyüzüne yükselen sert bir kaya – Samanyolu üzerinden – Sirius – bekçi
köpekleri – graniti ısıralım! Kırılmış dişler kanlı ağızlar.” S.466
Tanrım aklıma
mukayyet ol, Aristoteles’in bildiği ‘her şey’ neydi?
Okuma biteli
hayli zaman oldu, içimde bir kuşku kendiliğinden büyüyor: Bundan sonra
okuyacağım her kitabı her halde bu kitapla karşılaştıracağım.
Körleşme, bir
aydın ıstırabıdır.
“Bir kadın en
soylu erkeklerin bile arasını açabilir.” S.462
“Ne yapmışlardı kadınlar tarihte? Çocuk
doğurmuşlar, entrikalar düzenlemişlerdi o kadar!”s.467
“Bilim bizi
hurafe ve boş inançlardan kurtardı, bilim her zaman aynı adları kullanır daha
çok Latince ve Yunanca yeğler, böylece de gerçek nesneleri gösterir.” S. 469
“Kuşku her gerçek
bilginin kaynağını oluşturur.” S.475
“İnsanoğlu
korkaktır. Bir karar verme zorunluluğuyla karşılaştığında on kez pazarlığa
girmeyi yeğler, işin üstesinden yalanla gelebilmeyi umar. İşte bu nedenden
ötürü günümüze değin salt düş ürünü bir rengin varlığına Tanrı’nın varlığından
çok daha fazla inanıldı.” S476
“ Kendisinden
önceki yazarlar gibi anlatabilen, onların yasal halefi sayılırdı. Böyle bir
yazarın görevi, yaşamın insana acı veren, batan sivri çokyönlülüğünü bir
kağıdın dümdüz yüzeyine geçirebilmek, böylece de çabuk ve zevkli biçimde
okunulup geçilmesini sağlamaktı. Tatlı bir okşamayı andıran okuma kadınlar ve
kadın doktorları için aşkın bir okuma türüydü.
… Roman yazınının tümü, kibarlığı öğreten bir ders kitabı
sayılabilirdi.” S.485
“İnsanlar bir
kafanın içinde ne denli görkemli bir evrenin saklı olabileceğini
kestiremiyorlar.” S.492
“Bizler
nasırlaşmış akıllarımızın üstünde cimrilerin paralarının üstüne oturmaları gibi
oturuyoruz. Bizim düşündüğümüz anlamda akıl bir yanlış anlamadan başka bir şey
değil.”s.494
“Kitle yaşına
karşın dünyanın en genç hayvanı en öz yaratığı ereği ve geleceğidir. Onun
üzerine hiçbir bilgimiz yok.”s.500
“Bir gün gelecek
kitle artık parçalanmaz olacak, belki önce bir ülkede başlayacak bu gelişme
sonra orayı çıkış noktası yapıp çevresinde ne varsa yutarak ilerleyecek…”s.501
“Otuz yıla değin
bir Dünya Cumhuriyeti kurulması olasılığı uzak değil.” S.504
“Kibarlık ikinci
bir deri gibiydi üstünde.” S.504
“ben tüm hayvanların
en acımasız ve en çirkini olan örümceği kadınlığın simgesi sayıyorum.”s.528
“Gerçek büyük
düşünürler, kadının değersiz bir yaratık olduğuna inanmışlardır.” S.528
“Aşk bir
cüzamdır, tek hücrelilerden başlayarak kalıtım yoluyla geçen bir hastalıktır.”
S.542
“Her kadın lükse
duyduğu aşk uğruna yaşar ve ölür.”s.544
“Çocuklar bir
bilmece demetidir, hem kendileri hem de çevrelerindeki her şey.” S.548
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder