3 Aralık 2016 Cumartesi

BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK / HARPER LEE

BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK

Amerikalı kadın yazar Harper Lee’nin 1960’ta yazdığı ünlü romanı.  1960 Pulitzer Edebiyat Ödülüne layık görülmüş ve o günden bu yana Dünya’da en çok okunan romanlar arasında yer almış. İngilizce eğitim yapılan okullarda okutulması da kitaba olan ilginin başka bir yönünü gösteriyor. Şimdi şu soru kendiliğinden ortaya geliyor. Bülbülü Öldürmek neden bu kadar çok sevildi? Bu nedenler birden çok olduğu için çok seviliyor. Konusu capcanlı, yaşamdan alınma, yazıldığı günlerin en popüler, en can alıcı konularından birini, ırk ayrımını ele alıyor, yalnız bununla kalmıyor, insan yetiştirme işinin çok iyi örneklemesi yapılıyor (Annenin olmadığı bir evde baba çocuklarına ne kadar sabırlı davranıyor, onların üzerine titriyor, eğitim sanatına ışık tutan öğeler barındırıyor, çocuk ağzından anlatımıyla adalet, eşitlik, özgürlük, kardeşlik, kişilik kazanma, farklı olanlarla aynı ortamlarda yaşama koşulları gibi temalar masumiyet örtüsüyle paketlenip sunuluyor.
Olay, 1930’lu yıllarda bir Güney Amerika kasabasında geçiyor. Avukat Atticus Finch, iki çocuğu ile bu, adı hayali olan Maycomb kasabasında yaşıyor. Çocuklardan büyüğü Jem 13, Joe Luis (Scout: Yaramaz) 9 yaşında. Romanda anlatıcı, bu küçük yaramaz kız çocuğu.( Ele avuca sığmazlığı ve anlatımındaki şirinliği ile Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu’nu,  Feride’yi akla getiriyor.)Roman, Jem’in kolunun kırılmasına yol açan aslında içinde J. Luis’in de bulunduğu daha sonra anlatılacak olaylar zincirinin en sonundaki çocuklara saldırı olayıyla başlıyor. İki ana bölüme ayrılan romanın birinci bölümünde o yıllardaki Güney Amerika’daki yaşam, sokak ve okul görüntüleriyle anlatılıyor. Herkes birbirini tanıyor.
Karısı ölen avukat, evinin idaresini ve çocuklarının bakımını zenci dadı Calpurnia’ya bırakmış. Bu tavır bile çok cesurca bir seçim, siyah-beyaz eşitliğini vurgulaması açısından. Bülbül mecazı, masumiyetin karşılığı olarak kullanılmış. Bütün masumlar bülbüldür, bütün çocuklar bülbüldür. Scout, bülbüldür, Jem, bülbüldür, Dill bülbüldür, Bo Radley bülbüldür ve sadece rengi farklı insanca yaşama hakkı elinden alınanlar da bülbüldür, Tom Robinson bülbüldür.  Hayatta, bir iyiler vardır ki onlar masumlardır, bir de kötüler vardır onlar katillerdir, zalimlerdir ama onlar da insandır aslında onlar da iyi olabilirler. Tom Robinson’u vurmaya gelenlerden birinin kafası karışıyor, vazgeçiyor. Jüride Cunnighamlardan biri her şeye rağmen sanığın masum olduğunu haykırmak istiyor. Aslında, bir beyaz kızın ve ailesinin şikayetiyle cinsel saldırı ile suçlanan Tom Robinson’un suçsuzluğunu Avukat Atticus her nekadar somut bir biçimde kanıtlamış olsa da kararda etkili olan halk jürisi, önyargılarla doldurulmuş mahalle baskısı ile masum bir adamı suçlu ilan ediyor. O yıllarda ABD’de suçlu bulunan bir zencinin cezası idam. Tom, cezaevinden bir kuş gibi uçmak isterken vuruluyor. Avukat, yolda hakarete uğruyor, yüzüne tükürülüyor ama o bu saldırılar karşısında soğukkanlılığını büyük bir sabırla koruyor, karşılık vermiyor.
Büyüyen çocukların ergenlik bunalımları karşısında aile büyüklerinin nasıl davranmaları konusu da baba Atticus üzerinden doğru biçimde veriliyor: anlayış ve sabır ile. Komşularla nasıl iyi geçinilir, Maddie, Radley, Hala, vd, romanda gereğinden fazla kişi kullanılmış. “Yakından tanıdığında bütün insanlar iyidir Scout.”
Olay örgüsünün, özellikle mekan, Maycomb kasabasında bir mahallede yaşayan çocuk, genç, yaşlı birbirini tanıyan insanların başından geçen kısa olayların birbirine bağlanmasıyla oluşması olayların akışına ahenk katıyor. Romanın dili de sevimli, bir çocuğun gözlemi, sevimliliği içtenlikle arttırıyor. Romandaki o küçük olaylar, hep bir eğlence ve oyun içeriyor, Noel eğlencesinde baba çocuklarına oyuncak tabanca hediye ediyor ve “bülbülü öldürmeyin sakın” diyor. Rus eleştirmen ve edebiyat kuramcısı Mikhail Bakhtin tarafından toplumsal hayatın baskın gerçeğini ve dayatılan düzeni geçici bir süre içinde yok sayan eğlence ve mizaha dayalı bir kutlama olarak tanımlanan karnavalesk romanlarda görülen özelliklerden çoğunu,  Bülbülü Öldürmek romanında  görmek mümkün; biri anlatıcı olmasının yanı sıra başkişi olabilecek birden çok kişisi olması (Joe Luis ,Scout’tan başka, Atticus, Radley, Robinson, Jem, Dill)son olay, Cadılar bayramından dönüşte Jem ve Scout’un saldırıya uğraması ve Bo Radley tarafından kurtarılmaları, Bo Radley’in de bir polislik oyunu ile adaletten, yargı kurumlarından uzak tutulması, Bayan Maude’ nin evinde çıkan yangın …vb olaylar. Bu tür romanlara Batı’da  karnaval roman deniyor. 
Romandan seçtiğim cümleler:
“Çocuklar çocuktur ama kaçamaklı lafları büyüklerden daha çabuk anlarlar, ayrıca kaçamaklı yanıtlar onların kafalarını daha çok karıştırır. (s.113)
"basit bir kuralı öğrenirsen, herkesle daha iyi geçinirsin Scout, bir insanı, sorunu onun açısından düşünmeye alışmadıkça anlaman olanaksızdır.
Atticus bize havalı tüfeklerimizi verdiğinde…
“Arka avluda konserve kutularına ateş etmeni tercih ederim ama kuşların peşine düşeceğini biliyorum.”dedi. “İstediğin kadar saksağanı vur vurabilirsen ama unutma, bülbülü öldürmek günahtır.” “Bülbüller bizi eğlendirmek dışında bir şey yapmaz. İnsanların bahçelerindeki bitkileri yemezler, mısır ambarlarına yuvalanmazlar, tek yaptıkları iş, bize içlerini dökmektir. İşte bu yüzden bülbülleri öldürmek günahtır.” S.117
“Nişancılık Tanrı vergisidir, bir yetenektir… ah ama yeteneğimizi kusursuz hale getirmek için çalışmanız gerekir ama nişancılık piyano çalmak falan gibi işlerden farklıdır.” S.127
“…ama başka insanların yüzüne bakabilmek için önce kendi yüzüme bakabilmeliyim. Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır.” S.135
“…bazen açıklamakta zorlanıyorum; bak yavrum, birinin kötü olduğunu düşündüğü bir şeyle seni nitelendirmesi hiçbir zaman hakaret değildir. O kişinin ne kadar zavallı olduğunu gösterir, seni incitmez.” S.140
“…gerçek cesaretin ne olduğunu görmeni istiyordum, gerçek cesaretin eli tüfekli bir adamla ilgisi olmadığını. Daha başlamadan yenildiğini bile bile başlamak ve her ne pahasına olursa olsun sonuna kadar devam etmek olduğunu. Nadiren de olsa bazen kazanırsın.” S.144
“…kulede paslı ve güvenilmez bir saat vardı, bu alet insanların geçmişten kalan ne varsa her şeyi saklamaya kararlı olduğunu gösteriyordu.” S.205
“Kendinizi olduğunuzdan daha kötü göstermek dürüstçe bir davranış değil Bay Raymond.”
“Dürüstçe değil ama insanlara yararı oluyor.  Aramızda kalsın Küçük Hanım, ben pek içki içmem ama benim neden böyle yaşadığımı, böyle yaşamak istediğim için böyle yaşadığımı asla asla anlamıyorlar.” … bu çok gizli sırrını bize niçin açmıştı? Nedenini kendisine sordum. “ Çünkü sizler çocuksunuz anlayabilirsiniz.” Dedi.
“Bazı insanların hayatlarını bazı insanların hiç düşünmeden cehenneme çevirmesine ağlamazsın. Beyaz insanların bir an olsun onların da insan olduklarını düşünmeden siyah insanların hayatlarını cehenneme çevirmelerine ağlamazsın.” S.253

“Bizim mahkemelerimizde beyaz adamın dünyasıyla siyah adamın dünyası karşı karşıya geldiğinde her zaman beyaz adam kazanır. Bunlar çirkin ama hayatın gerçeği.” S.278
“Bir adamın rengi ne olursa olsun kendisine adil davranılması gereken tek yer mahkeme salonudur ama insanlar kendi hınçlarını jüri locasına taşımanın bir yolunu buluyor. Yaşın büyüdüğü zaman hayatının her gününde beyaz adamların siyah adamları aldattığını göreceksin ama sana bir şey söyleyeyim ve bu söyleyeceğim şeyi hiç unutma; beyaz bir adam siyah bir adamı aldattığı zaman o beyaz adam kim olursa olsun ne kadar zengin olursa olsun ne kadar iyi bir aileden gelirse gelsin beş para etmezin tekidir.”.s278
“Bana kalırsa tek bir tür insan var: İnsanların hepsi insan.”
“Yalnızca tek bir tür insan varsa o zaman neden hiç geçinemiyorlar? Hepsi birbirine benziyorsa niçin özel bir çaba harcayarak birbirlerini aşağılıyorlar?” s.286
"Bu dünyada bazı insanlar vardır ki hoş olmayan işlerimizi yapmak için doğmuştur"
“Hukukçu bir ailede ilk öğreneceğin şey hiçbir şeyin kesin yanıtının olmadığıdır.” S.295
“aklı başında hangi münzevi, pancurların arasından çocukların içeriyi gözetlemesini, bir olta sopasının ucunda ona selam notu uzatmasını, geceleyin lahanalarının arasında dolaşmasını ister ki?” s.305
“haftada bir kez Güncel Olaylar dersimiz vardı. Her çocuk gazeteden bir haber kesmek o haber içeriğini iyice öğrenmek ve sınıfa açıklamak zorundaydı. Bu uygulamanın çeşitli dertlere deva olduğu iddia ediliyordu: Arkadaşlarının karşısında ayakta durmak çocuğu soğukkanlılığını korumaya ve duruşuna dikkat etmeye özendirirdi. Kısa bir konuşma yapmak çocukta sözcük bilinci oluşmasına yol açardı, güncel bir olayı öğrenmek belleğini güçlendirirdi, tek başına öne çıkmak onda her zamankinden fazla gruba dönme isteği yaratırdı.
Çok iyi düşünülmüş bir şeydi ama her zamanki gibi Maycomb’da pek iyi işlemiyordu. Her şeyden önce köy kökenli çocukların pek azının eline gazete geçiyordu o yüzden Güncel Olaylar dersinin yükünü kasabalı çocuklar çekiyordu, okula otobüsle gelen öğrenciler de zaten sınıfta hep başrolü kasabalı çocukların oynadığına inanıyorlardı.” S. 307
“Zulüm önyargılı insanlardan kaynaklanır. Dünyada Yahudiler kadar iyi insanlar yoktur, Hitler’in bu düşüncede olmaması benim için anlaşılmaz bir şeydir.” S.309 Burada, yazarın ırkçılık karşıtı olarak ünlenen romanının burasında ırkçılık yaptığı kanısındayım. Bir milleti toptan olumlamak ya da kötülemek buz gibi ırkçılıktır. Bir de kitabın yayımlandıktan hemen sonra Yahudi bir gazeteci anısına her yıl verilen Pulitzer ödülünü kazanması bu kuşkumu iyice kuvvetlendirdi. Kitaptan ABD-Almanya karşılaştırması çıkartılsa hiçbir şey eksik olmaz bu ekleme de kitabın edebi değerini düşürmüyor.
Özgün benzetmeler var: “geçen yazın olayları, kapalı bir odada havada asılı duran duman gibi tepemizde duruyordu.”
Kişi çok, belli başlı karakterleri izleyebiliyoruz ama özellikle son bölümlerde olaylara karışan John, Cotton Tom Heflin, Mrunalar, J.Grimes Evrett…s.316 ve 317” kimlerdi anlayamadı.
  “Komşular ölüm olduğu zaman yiyecek getirirler, hastalık olduğunda çiçek, ikisinin arasında da bazı ufak tefek şeyler. Öcü bizim komşumuzdu. Bize sabundan yapılmış iki küçük bebek, bozuk bir saat ile saat zinciri, iki tane uğur parası vermişti ve hayatlarımızı bağışlamıştı. Ama komşular kendilerine verilenlerin karşılığını verir. Ağaçta bulup aldığımız şeylerin yerine biz hiçbir şey koymamıştık, ona hiçbir şey vermemiştik ve buna üzülüyordum.” S.354
İnsanların çoğu iyidir Scout yeter ki sen onları bir gün gör.” S.357



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder