BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK
Amerikalı kadın yazar Harper Lee’nin 1960’ta yazdığı
ünlü romanı. 1960 Pulitzer Edebiyat Ödülüne
layık görülmüş ve o günden bu yana Dünya’da en çok okunan romanlar arasında yer
almış. İngilizce eğitim yapılan okullarda okutulması da kitaba olan ilginin
başka bir yönünü gösteriyor. Şimdi şu soru kendiliğinden ortaya geliyor.
Bülbülü Öldürmek neden bu kadar çok sevildi? Bu nedenler birden çok olduğu için
çok seviliyor. Konusu capcanlı, yaşamdan alınma, yazıldığı günlerin en popüler,
en can alıcı konularından birini, ırk ayrımını ele alıyor, yalnız bununla
kalmıyor, insan yetiştirme işinin çok iyi örneklemesi yapılıyor (Annenin
olmadığı bir evde baba çocuklarına ne kadar sabırlı davranıyor, onların üzerine
titriyor, eğitim sanatına ışık tutan öğeler barındırıyor, çocuk ağzından
anlatımıyla adalet, eşitlik, özgürlük, kardeşlik, kişilik kazanma, farklı
olanlarla aynı ortamlarda yaşama koşulları gibi temalar masumiyet örtüsüyle
paketlenip sunuluyor.
Olay, 1930’lu yıllarda bir Güney Amerika kasabasında
geçiyor. Avukat Atticus Finch, iki çocuğu ile bu, adı hayali olan Maycomb
kasabasında yaşıyor. Çocuklardan büyüğü Jem 13, Joe Luis (Scout: Yaramaz) 9
yaşında. Romanda anlatıcı, bu küçük yaramaz kız çocuğu.( Ele avuca sığmazlığı
ve anlatımındaki şirinliği ile Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu’nu, Feride’yi akla getiriyor.)Roman, Jem’in
kolunun kırılmasına yol açan aslında içinde J. Luis’in de bulunduğu daha sonra
anlatılacak olaylar zincirinin en sonundaki çocuklara saldırı olayıyla
başlıyor. İki ana bölüme ayrılan romanın birinci bölümünde o yıllardaki Güney
Amerika’daki yaşam, sokak ve okul görüntüleriyle anlatılıyor. Herkes birbirini
tanıyor.
Karısı ölen avukat, evinin idaresini ve çocuklarının bakımını zenci dadı Calpurnia’ya bırakmış. Bu tavır bile çok cesurca bir seçim, siyah-beyaz eşitliğini vurgulaması açısından. Bülbül mecazı, masumiyetin karşılığı olarak kullanılmış. Bütün masumlar bülbüldür, bütün çocuklar bülbüldür. Scout, bülbüldür, Jem, bülbüldür, Dill bülbüldür, Bo Radley bülbüldür ve sadece rengi farklı insanca yaşama hakkı elinden alınanlar da bülbüldür, Tom Robinson bülbüldür. Hayatta, bir iyiler vardır ki onlar masumlardır, bir de kötüler vardır onlar katillerdir, zalimlerdir ama onlar da insandır aslında onlar da iyi olabilirler. Tom Robinson’u vurmaya gelenlerden birinin kafası karışıyor, vazgeçiyor. Jüride Cunnighamlardan biri her şeye rağmen sanığın masum olduğunu haykırmak istiyor. Aslında, bir beyaz kızın ve ailesinin şikayetiyle cinsel saldırı ile suçlanan Tom Robinson’un suçsuzluğunu Avukat Atticus her nekadar somut bir biçimde kanıtlamış olsa da kararda etkili olan halk jürisi, önyargılarla doldurulmuş mahalle baskısı ile masum bir adamı suçlu ilan ediyor. O yıllarda ABD’de suçlu bulunan bir zencinin cezası idam. Tom, cezaevinden bir kuş gibi uçmak isterken vuruluyor. Avukat, yolda hakarete uğruyor, yüzüne tükürülüyor ama o bu saldırılar karşısında soğukkanlılığını büyük bir sabırla koruyor, karşılık vermiyor.
Karısı ölen avukat, evinin idaresini ve çocuklarının bakımını zenci dadı Calpurnia’ya bırakmış. Bu tavır bile çok cesurca bir seçim, siyah-beyaz eşitliğini vurgulaması açısından. Bülbül mecazı, masumiyetin karşılığı olarak kullanılmış. Bütün masumlar bülbüldür, bütün çocuklar bülbüldür. Scout, bülbüldür, Jem, bülbüldür, Dill bülbüldür, Bo Radley bülbüldür ve sadece rengi farklı insanca yaşama hakkı elinden alınanlar da bülbüldür, Tom Robinson bülbüldür. Hayatta, bir iyiler vardır ki onlar masumlardır, bir de kötüler vardır onlar katillerdir, zalimlerdir ama onlar da insandır aslında onlar da iyi olabilirler. Tom Robinson’u vurmaya gelenlerden birinin kafası karışıyor, vazgeçiyor. Jüride Cunnighamlardan biri her şeye rağmen sanığın masum olduğunu haykırmak istiyor. Aslında, bir beyaz kızın ve ailesinin şikayetiyle cinsel saldırı ile suçlanan Tom Robinson’un suçsuzluğunu Avukat Atticus her nekadar somut bir biçimde kanıtlamış olsa da kararda etkili olan halk jürisi, önyargılarla doldurulmuş mahalle baskısı ile masum bir adamı suçlu ilan ediyor. O yıllarda ABD’de suçlu bulunan bir zencinin cezası idam. Tom, cezaevinden bir kuş gibi uçmak isterken vuruluyor. Avukat, yolda hakarete uğruyor, yüzüne tükürülüyor ama o bu saldırılar karşısında soğukkanlılığını büyük bir sabırla koruyor, karşılık vermiyor.
Büyüyen çocukların ergenlik bunalımları karşısında
aile büyüklerinin nasıl davranmaları konusu da baba Atticus üzerinden doğru
biçimde veriliyor: anlayış ve sabır ile. Komşularla nasıl iyi geçinilir,
Maddie, Radley, Hala, vd, romanda gereğinden fazla kişi kullanılmış. “Yakından
tanıdığında bütün insanlar iyidir Scout.”
Olay örgüsünün, özellikle mekan, Maycomb kasabasında
bir mahallede yaşayan çocuk, genç, yaşlı birbirini tanıyan insanların başından
geçen kısa olayların birbirine bağlanmasıyla oluşması olayların akışına ahenk
katıyor. Romanın dili de sevimli, bir çocuğun gözlemi, sevimliliği içtenlikle
arttırıyor. Romandaki o küçük olaylar, hep bir eğlence ve oyun içeriyor, Noel
eğlencesinde baba çocuklarına oyuncak tabanca hediye ediyor ve “bülbülü
öldürmeyin sakın” diyor. Rus eleştirmen ve edebiyat kuramcısı Mikhail Bakhtin
tarafından toplumsal hayatın
baskın gerçeğini ve dayatılan düzeni geçici bir süre içinde yok sayan eğlence
ve mizaha dayalı bir kutlama olarak tanımlanan karnavalesk romanlarda
görülen özelliklerden çoğunu, Bülbülü
Öldürmek romanında görmek mümkün; biri
anlatıcı olmasının yanı sıra başkişi olabilecek birden çok kişisi olması (Joe
Luis ,Scout’tan başka, Atticus, Radley, Robinson, Jem, Dill)son olay, Cadılar
bayramından dönüşte Jem ve Scout’un saldırıya uğraması ve Bo Radley tarafından
kurtarılmaları, Bo Radley’in de bir polislik oyunu ile adaletten, yargı
kurumlarından uzak tutulması, Bayan Maude’ nin evinde çıkan yangın …vb olaylar. Bu
tür romanlara Batı’da karnaval roman
deniyor.
Romandan seçtiğim
cümleler:
“Çocuklar çocuktur ama
kaçamaklı lafları büyüklerden daha çabuk anlarlar, ayrıca kaçamaklı yanıtlar
onların kafalarını daha çok karıştırır. (s.113)
"basit bir kuralı öğrenirsen, herkesle daha iyi
geçinirsin Scout, bir insanı, sorunu onun açısından düşünmeye alışmadıkça
anlaman olanaksızdır.
Atticus bize havalı
tüfeklerimizi verdiğinde…
“Arka avluda konserve
kutularına ateş etmeni tercih ederim ama kuşların peşine düşeceğini
biliyorum.”dedi. “İstediğin kadar saksağanı vur vurabilirsen ama unutma,
bülbülü öldürmek günahtır.” “Bülbüller bizi eğlendirmek dışında bir şey yapmaz.
İnsanların bahçelerindeki bitkileri yemezler, mısır ambarlarına yuvalanmazlar,
tek yaptıkları iş, bize içlerini dökmektir. İşte bu yüzden bülbülleri öldürmek
günahtır.” S.117
“Nişancılık Tanrı
vergisidir, bir yetenektir… ah ama yeteneğimizi kusursuz hale getirmek için
çalışmanız gerekir ama nişancılık piyano çalmak falan gibi işlerden farklıdır.”
S.127
“…ama başka insanların
yüzüne bakabilmek için önce kendi yüzüme bakabilmeliyim. Çoğunluğa bağlı
olmayan tek şey insanın vicdanıdır.” S.135
“…bazen açıklamakta
zorlanıyorum; bak yavrum, birinin kötü olduğunu düşündüğü bir şeyle seni
nitelendirmesi hiçbir zaman hakaret değildir. O kişinin ne kadar zavallı
olduğunu gösterir, seni incitmez.” S.140
“…gerçek cesaretin ne
olduğunu görmeni istiyordum, gerçek cesaretin eli tüfekli bir adamla ilgisi
olmadığını. Daha başlamadan yenildiğini bile bile başlamak ve her ne pahasına
olursa olsun sonuna kadar devam etmek olduğunu. Nadiren de olsa bazen
kazanırsın.” S.144
“…kulede paslı ve
güvenilmez bir saat vardı, bu alet insanların geçmişten kalan ne varsa her şeyi
saklamaya kararlı olduğunu gösteriyordu.” S.205
“Kendinizi olduğunuzdan
daha kötü göstermek dürüstçe bir davranış değil Bay Raymond.”
“Dürüstçe değil ama
insanlara yararı oluyor. Aramızda kalsın
Küçük Hanım, ben pek içki içmem ama benim neden böyle yaşadığımı, böyle yaşamak
istediğim için böyle yaşadığımı asla asla anlamıyorlar.” … bu çok gizli sırrını
bize niçin açmıştı? Nedenini kendisine sordum. “ Çünkü sizler çocuksunuz
anlayabilirsiniz.” Dedi.
“Bazı insanların
hayatlarını bazı insanların hiç düşünmeden cehenneme çevirmesine ağlamazsın.
Beyaz insanların bir an olsun onların da insan olduklarını düşünmeden siyah
insanların hayatlarını cehenneme çevirmelerine ağlamazsın.” S.253
“Bizim mahkemelerimizde
beyaz adamın dünyasıyla siyah adamın dünyası karşı karşıya geldiğinde her zaman
beyaz adam kazanır. Bunlar çirkin ama hayatın gerçeği.” S.278
“Bir adamın rengi ne
olursa olsun kendisine adil davranılması gereken tek yer mahkeme salonudur ama
insanlar kendi hınçlarını jüri locasına taşımanın bir yolunu buluyor. Yaşın
büyüdüğü zaman hayatının her gününde beyaz adamların siyah adamları aldattığını
göreceksin ama sana bir şey söyleyeyim ve bu söyleyeceğim şeyi hiç unutma;
beyaz bir adam siyah bir adamı aldattığı zaman o beyaz adam kim olursa olsun ne
kadar zengin olursa olsun ne kadar iyi bir aileden gelirse gelsin beş para
etmezin tekidir.”.s278
“Bana kalırsa tek bir
tür insan var: İnsanların hepsi insan.”
“Yalnızca tek bir tür
insan varsa o zaman neden hiç geçinemiyorlar? Hepsi birbirine benziyorsa niçin
özel bir çaba harcayarak birbirlerini aşağılıyorlar?” s.286
"Bu dünyada bazı insanlar vardır ki hoş olmayan
işlerimizi yapmak için doğmuştur"
“Hukukçu bir ailede ilk
öğreneceğin şey hiçbir şeyin kesin yanıtının olmadığıdır.” S.295
“aklı başında hangi
münzevi, pancurların arasından çocukların içeriyi gözetlemesini, bir olta
sopasının ucunda ona selam notu uzatmasını, geceleyin lahanalarının arasında
dolaşmasını ister ki?” s.305
“haftada bir kez Güncel
Olaylar dersimiz vardı. Her çocuk gazeteden bir haber kesmek o haber içeriğini
iyice öğrenmek ve sınıfa açıklamak zorundaydı. Bu uygulamanın çeşitli dertlere
deva olduğu iddia ediliyordu: Arkadaşlarının karşısında ayakta durmak çocuğu
soğukkanlılığını korumaya ve duruşuna dikkat etmeye özendirirdi. Kısa bir
konuşma yapmak çocukta sözcük bilinci oluşmasına yol açardı, güncel bir olayı
öğrenmek belleğini güçlendirirdi, tek başına öne çıkmak onda her zamankinden
fazla gruba dönme isteği yaratırdı.
Çok iyi düşünülmüş bir
şeydi ama her zamanki gibi Maycomb’da pek iyi işlemiyordu. Her şeyden önce köy
kökenli çocukların pek azının eline gazete geçiyordu o yüzden Güncel Olaylar
dersinin yükünü kasabalı çocuklar çekiyordu, okula otobüsle gelen öğrenciler de
zaten sınıfta hep başrolü kasabalı çocukların oynadığına inanıyorlardı.” S. 307
“Zulüm önyargılı
insanlardan kaynaklanır. Dünyada Yahudiler kadar iyi insanlar yoktur, Hitler’in
bu düşüncede olmaması benim için anlaşılmaz bir şeydir.” S.309 Burada, yazarın
ırkçılık karşıtı olarak ünlenen romanının burasında ırkçılık yaptığı
kanısındayım. Bir milleti toptan olumlamak ya da kötülemek buz gibi
ırkçılıktır. Bir de kitabın yayımlandıktan hemen sonra Yahudi bir gazeteci
anısına her yıl verilen Pulitzer ödülünü kazanması bu kuşkumu iyice
kuvvetlendirdi. Kitaptan ABD-Almanya karşılaştırması çıkartılsa hiçbir şey
eksik olmaz bu ekleme de kitabın edebi değerini düşürmüyor.
Özgün benzetmeler var:
“geçen yazın olayları, kapalı bir odada havada asılı duran duman gibi tepemizde
duruyordu.”
Kişi çok, belli başlı
karakterleri izleyebiliyoruz ama özellikle son bölümlerde olaylara karışan
John, Cotton Tom Heflin, Mrunalar, J.Grimes Evrett…s.316 ve 317” kimlerdi
anlayamadı.
“Komşular ölüm olduğu zaman yiyecek
getirirler, hastalık olduğunda çiçek, ikisinin arasında da bazı ufak tefek
şeyler. Öcü bizim komşumuzdu. Bize sabundan yapılmış iki küçük bebek, bozuk bir
saat ile saat zinciri, iki tane uğur parası vermişti ve hayatlarımızı
bağışlamıştı. Ama komşular kendilerine verilenlerin karşılığını verir. Ağaçta
bulup aldığımız şeylerin yerine biz hiçbir şey koymamıştık, ona hiçbir şey
vermemiştik ve buna üzülüyordum.” S.354
İnsanların çoğu iyidir
Scout yeter ki sen onları bir gün gör.” S.357
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder