20 Mart 2012 Salı

ADRİAN MİKHALCHİSHİN'İN SEMİNER NOTLARI




ADRİAN MİKHALCHİSHİN’İN SEMİNER NOTLARI (1)
2007 Ocak ayında Antalya Kemer’de TSF’nin düzenlediği Antrenör Gelişim Seminerine katıldım. Bir hafta süren seminerde konuşmacı FIDE Başantrenör Yardımcısı Sayın Adrian MİKHALCHİSHİN’di. İlk bakışta evinden uzakta yaşayan adamların garipliği giysilerinden anlaşılan konuşmacımız seyrek saçları, gülmeye gayret eden gözleri, yabancı bir dille konuşsa bile çok önemli şeyler söylediğini belli eden sesi ve hareketli elleriyle çok iyi bir görev adamı olduğu etkisi bıraktı üzerimde. Özgür Solakoğlu ve Özgür Akman’ın çevirileriyle izlediğimiz seminerde Michaelchishin, Türk satranç antrenörleriyle üçüncü kez bir arada olduğunu, FIDE olarak, TSF’nin antrenörlerin düzeylerini artırmak için yaptığı çalışmaları takdirle karşıladıklarını belirtti ilkin. FIDE antrenörlerinin ve kendisinin bilgi birikimini nasıl aktarabilecekleri konusunda kafa yorduğunu seminerlerin bunun bir parçası olduğunu, ikinci olarak ise kaynak yaratmak amacıyla kitap yazmak, CD düzenlemek vb. çalışmalar yapmakta olduklarını iletti. Satrancın entelektüel bir spor olarak kabul edilmesine rağmen halen basılı bir FIDE Antrenör Eğitim programının olmamasından yakındı. Böyle olunca da “Antrenörlerin plan yapması, kaynak bulması daha zor.” dedi.
“Satranç antrenörleri, bazı yönleriyle öğretmene benzerler ama aynı zamanda bir psikolog gibi davranmak zorundadırlar, çünkü öğretmenlerden daha kapsamlı işler yaparlar. Öğretmen sadece bilgisini aktarır, antrenör ise bilgiyi verir gelişmesini de takip eder.” Sözleriyle antrenör – öğretmen karşılaştırmasını yapan deneyimli Hocamızın söylediklerini yazmaya çalıştım. Onun anlatma hızına yazarak yetişmenin zor olduğunu anladım, söylediklerinin bazılarını kaçırdım ama yakaladıklarımın bile yararlı olacağını düşünerek aradan hayli zaman geçtiği halde ( tam 5 yıl olmuş) notlarımı derlemeye, yayımlamaya karar verdim.
Satranç Çalışmanın Fiziksel Beklentileri ve Uygulamaları
Öğretimde fizyoloji ve psikoloji iç içedir. Çok daha karmaşık ve güç gerektiren konu bu. Kime, kimlere, kaç yaşındakilere; neyi, nasıl öğretmeli? Gerçekten karmaşık. Bunun bir yazılı yöntemi yok, her antrenörün yöntemi diğerinden ayrı. Bir yerden başlamalı.
Önce tarihsel gelişim!
Satranç eğitiminde satranç tarihine gereken önemin verilmediğini gözledim. Öğrencilerin özellikle genel satranç tarihini bilmeleri gerekir. Satranç tarihi, tarihteki turnuvalardır. Öğrenciler çoğunlukla bilgisayarla çalıştıkları için tarihsel gelişimden uzak kalıyorlar.
Satrancın tarihsel gelişimi çocuklar için neden önemlidir?
Satrancın tarihsel gelişimini çocuk, kendi gelişim evrelerinde yaşamalı ve bu ikisini özdeşleştirmelidir. 7 yaşındaki bir çocuk Morphy’nin oyunlarına daha yatkındır. Ona Kasparov, Kramnik öğretemezsiniz. Klasik satranç partilerinin öğretilmesi çok önemlidir. Çocuklarımıza öğreteceğimiz her şeyi klasik oyunlarda bulabilirsiniz.
Ben bir test uyguladım: Polonya ve Slovenya’daki çalışmalarımda 16 yaş oyuncularından başlangıcından bu güne Dünya şampiyonlarını saymalarını istedim. Başarılı sonuç yüzde 10. Demek ki iki sorun var:
1. Oyuncuların gelişimleriyle ilgili sorun,
2. Satranç tarihini öğretmeyen antrenörlerle ilgili sorun.

Geçmişte oynanmış bir partiyi incelerken sırf partiyi göstermekle kalmamalı, partiyle ilgili hikayeler ve anekdotlar da anlatmalısınız. 1. e4, e5 2. Af3 ile anlatmaya başlarsak çocuğa ilginç gelmez, oyunun hikayesini de anlatmak gerekir. Böyle daha yararlı olursunuz, konuya öğrencinizin ilgisini daha çok çekersiniz. Antrenör olarak çocuk dilini bulmalıyız ve kullanmalıyız.
Altı ay önce satranca başlamış bir oyuncu düşünün, alsa eline satranç ansiklopedisini, orada ne görür? Bir sürü varyant. Bunun ne yararı olur ona, varyantlar içinde kendisi kaybolur.
Antrenörün en birinci işi öğrencisine yararlı bilgileri seçmektir, her konuda, sadece açılışta değil.
Satranç tarihi asla göz ardı edilemez ama arada konuyla ilgili espri de yapmak lazımdır, dikkati canlı tutmak için.

Steinitz, Lasker, resimleriyle bol bol sigara ve kahve içen bir görüntü verirler. Bunun nedeni 19. Yüzyılda satranç kahvelerde oynanırdı. Bu durum çok normaldi, o zamanki yaşam tarzı buydu. Onların örnek alabilecekleri kimse yoktu. Ama onlara kahve oyuncusu diyemeyiz.
Çok daha farklı bir kişilik: Capablanca. Entellektüeldi, üniversite mezunuydu, çok iyi bir beyzbol oyuncusuydu, çok sağlıklı yaşıyordu. Zamanını kahve köşelerinde harcamazdı, sigara ve alkol içmezdi. Rusya’da satranç okullarının kurucusu Çigorin, çok içerdi. Sportif satranç Capaplanca’yla başladı. Daha sonra tenis oynamaya başladı, her fırsatta tenis oynardı. Bu, iki yönden önemli ve yararlıdır:
1.Fiziksel aktivite psikolojik baskıyı azaltır.
2.Fiziksel kondisyon arttıkça psikolojik kondisyon da artar.
Şu sorulabilir: Capablanca neden genç öldü? 55 yaşında öldü. Aileden gelen, kalıtımsal yüksek tansiyon hastasıydı.
1938 Avro turnuvasında tansiyon sorunu yaşadı.
Satranç ve tenis Capablanca’dan sonra yaygınlaştı. Birçok satranççı tenis oynadı: Spassky, Fischer, Karpov, Kramnik… Spassky, tenis oynamayı aşırıya götürmüştü.15 dakika satranç oynar tenise koşardı. Ona “Tenis Oyuncusu” derlerdi. Ünlü tenisçi Boris Becker de tenis turnuvalarına satranç oynayarak hazırlanırmış.
Yine ünlü Fransız tenisçi Berata, tenisi bırakınca satranç kulübüne devam ederdi. Paul Keres, 1946’da teniste çiftlerde yarı final oynadı. Goldanov, 1948’de hem satrançta hem teniste şampiyon oldu. Satranç tenisle çok uyumludur, tenis satranç için çok yaralı bir spordur.
Fiziksel gelişimin satrançta önemini ilk kavrayan, uygulayan ve vurgulayan Aron Nimzoviç’tir. Kompleksleri de vardı belki ama Nimzoviç sorunu doğru kavrayan oyuncu ve antrenördü. 1929 Karlsbad, onun en başarılı olduğu turnuvadır. Turnuvadan 6 ay önce özel jimnastik programına başladı. Meller adlı spor hocasıyla çalıştı. Bu yüzden Nimzoviç’in uyguladığı fiziksel gelişim programına “Meller Sistem” denir. Şimdilerde yüzlerce fiziksel çalışma sistemi var ama Meller Sistem en iyisidir. Satranç, sporcuların fiziksel hazırlıkları için yapı taşıdır. Karlsbad turnuvasından sonra Nimzoviç, başarısında fiziksel aktivitenin ne denli etkili olduğunu yazdığı kitapta belirtmiştir. Bu çok önemlidir çünkü ilk kez bir büyükusta turnuva nasıl hazırlandığını anlatıyor. Fine ve Krogius’un yazdıkları iki kitap vardır satranç fiziksel gelişim konusunda. Rudolf Spielman da Satranç Sporcusunun Sağlığı başlıklı çok önemli bir makale yazmıştır. Spielman’dan sonra Botvinnik’in de Hazırlık Sistemim adlı bir kitabı vardır bu konuda.
Bu kitaba göre Botvinnik’in Turnuvaya Hazırlık Planı şöyledir:
1. Oyuncu öncelikle turnuvaya odaklanmalı, tam konstrasyon sağlamalıdır.
2. Yemek ve beslenme düzeni planlanmalıdır.
3. Günlük yaşama programı yapılmalıdır.
4. Dvoretsky’nin de vurguladığı gibi çok ağır sporlar seçilmemeli, oyuncunun seveceği sporlar seçilmelidir.


Botvinnik’in gözlerinde sorun vardı, sonunda kör oldu. Son 6 yılını karanlıkta yaşadı. Kayak yapmayı severdi, yüzerdi, kürek çekerdi, her gün 1 saat jimnastik yapardı. 1975 Dünya Gençler Şampiyonasında bize önerilerde bulundu. O zaman 70 yaşındaydı. Bize jimnastik egzersizleri gösterdi ve aynen yapmamızı istedi. Gösterdiği egzersizi ben ancak 30 sn yapabildim, Vladimirov hiç yapamadı. Bana, “Sen, bundan önce GM olacaksın.” dedi. Dediği çıktı, ben Vladimirov’dan 10 yıl önce GM oldum.
Botvinnik Sistem sadece hazırlık sistemi değildir, turnuva sonrasını da içerir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder